Monday, March 16, 2009

Gazete okumak uzerine...

Her sabah cayimi elime alir almaz ilk yaptiim is memleketten haber alma sevdasi oldugu icin gazetelere bakiyorum ne olmus ne bitmis ulkede bi gun icinde diye... yani sabah ve ogleden sonralari (daha ziyade aksama dogru gunun kapanis kurunu gormek icin) olmak uzere gunde iki defa gazetelere bakiyorum.. bakiyorum ama hic icim acilmiyor, haberleri ayri bi konu yorumculari ayri bi konu...

simdi su milliyetin hurriyetin haber verme anlayisindan uzak eskinin (80lerde cocuk olmak) tan gazetesini andiran goruntuleri yetmiyormus gibi ucuncu sayfa haberlerini fotograflarla susleyip magazin haberi tadinda vermesi zaten yeterince itici. ustelik haberi hizli yazdiklarindan midir, yoksa internet ortaminda turkcenin onemi yok diye dusunduklerinden midir bilmiyorum haberlerin bir cogu yazim, imla ve anlatim bozuklugu hatalari icermektedir.
daha fenasi milliyet olsun hurriyet olsun bir tecavuz olayini dramatik, trajik bi olaymis gibi deil de daha cok bir porno filminin parcasiymis gibi lanse ediyor.. dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama hep bu tip haberlerde tecavuzcuden cok tecavuze ugramis kadinin hafif flu ve nedense en suh resmi konulur... insan dusunmeden edemiyor yani bu kadinlar ilerde gazeteye bigun cikarim diye mi bole bi resim cektiriyorlar zamaninda, yani siradan bi insanin niye elinde erol atardan cikma bi fotosu olsun ki...ama iste buluyor milliyet hurriyet bunlari nerden buluyor bilmiyorum ama uzuluyorum yapis tarzlarina... mesela ben kucucuk cocuklarin fotolarinin da gazetede cikmasina karsiyim.. ya da isimleri bi gazetede yazilir birinde yazilmaz kimin de bas harfleri verilir haberin basinda, sonunda bi bakarsiniz ki isim acikca yazilmis.. bi de tabi her turlu haberi fotografiyla verelim kaygisi var, kanalizasyon calismalari yine kucuk bi cani aldi derken gozumuze uc yasinda ki bes yasindaki miniklerin cansiz bedenlerini sokmak bence habercilik deil.

bi de haber ve galeri olayi var: bilmeyen kalmamistir ama hadi kaldiysa diye aciklayim haber turkcesi bozuk resimlerle suslenerek verilmis metinleri icerir. Galeri ise bastan sonra tik tik tikladiginiz unlulerin estetikli estetiksiz, memeleri acik memeleri kapali, frikikli frikiksiz, sevgilisi varken sevgilisi yokken, giyinikken, ciplakken, denizdeyken, havuzdayken, yataktayken, yemekteyken, sevisirken, opusurken, kavga ederken, paparazzilere saldirirken, araba kullanirken, alisveris yaparken, mactayken, defiledeyken, sokaktayken, banyodayken, guneslenirken, kokain cekerken, kokain satarken, hapse girerken, hapisteyken, hapisten cikarken, hayattan ders alirken, sagina soluna ders verirken, sex kasedi cekilirken, sex kasedi yakalandiktan sonra, belediye baskani adayiyken, davos fatihiyken, shik ve rüküsken ki hallerini iceren resimlerdir.. bak bak bitmez.. eda taspinarin butun yaz boyunca michael jacksonun acilmis halinden zencilik hallerine gecisini gun gun takip edebilirsiniz...ya bu da bi nevi habercilik anlayisidir ama hani ne kadar anlamli bi anlayistir bilmiyorum... cunku henuz galeri haberlerinin altina yorum yazilamiyor, ah yazilabilse de yurdum insanin profilini azicik daha iyi anlamamiza sebep olsa.. aslinda tahmin edebiliyorum simdi Adriana Lima nin galeri haberini acmis gibi hayal edelim masuscuktan surda.. Altaki yorumlar: hatuna bak be tas anaam tasss... Adriana benim olsun bi milyon dolar borcum olsun... (bunlar erkek yorumlari) kadin her yerde kadin olacagindan hele ki turk kadini daha da ayri bi kavram oldugundan aynen sole bi yorum gelecektir ben daha guzelim!!. Adriananin bilmem farketttiniz mi ama selulitleri var.. (iyi ki dedi yoksa VS bugune kadar farkedememisti) bi de daha kotusunu milliyet gazetesi yapacaktir fotosoplu Adriana ve fotosopsuz Adriana (iste o anda ben bile daha guzelim derim, artik nasil yapiyorsa milliyet bu fotosoplu fotosopsuz ayrimi bilmiyorum).

neyse demem su ki basinda guvene artik guvenim kalmamistir... o yuzden ben okudugum gazeteleri degistirmis bulunuyorum.. benim icin milliyet ve hurriyet bitmistir habercilik anlayislari yuzunden...

Tuesday, March 10, 2009

Her secim bir kaybedistir...

Gunun degilse de Mart ayinin onemine yakisir bir baslik oldu.. Geliyor bakalim yerel secimler, o bu deil de Ankaradan bu kadar uzak olmama ragmen Melih Gokcek yine baskan secilirse kahrolurum...Sormak bile istemiyorum ya nasil neden niye bu adam yillardir seciliyor diye, Ankara da bi turlu cozemedigi gibi yaptigi muhtesem sehir planlamaliciligi ile daha da kesmekes haline getirdigi trafik icin mi? yoksa yerli yersiz actigi parklar icin mi? yoksa sehrin her yerine yapay selale yerlestirdigi icin mi? yoksa Ankaranin canim sembolunu degistirdigi icin mi? yoksa alt gecitlerde yarattigi banyo tuvalet izlenimi icin mi? ayy ben bi turlu anlamiyorum niye seciliyor, hani blogu okuyan ve Sayin Gokceke oy vermis biri varsa bana aciklayabilir mi niye sectiklerini ?

Konuyu da basliga baglayarak diyim ki yine bi secim ve yine Ankara kaybedecek..

Monday, January 19, 2009

Bi biyografi okudum...

Her aksam isten cikip eve gelirken diyorum ki tamam bu aksam yazcam bloga sonra ne oluyor bilmiyorum yataga giderken diyorum ki neyse yarin aksam yazarim gunler bitmiyor ya, ama ben hep bole diye diye bitti gunler...
Bi biyografi okudum hayatimi degistirdi diyecegimi bekliyorsaniz yaniliyorsunuz. zaten kiminkini okudugumu soylesem degismeyecegini sizde anlarsiniz. Madam Curieyi okudum aman dedim ne guzel seyler yapmis vatanin askina buldugu maddeye polonyum bile demis, akilli kadinmis sorbonne da kursuye cikan ilk kadin profesor olmus diye etkilendim, nobelini okuyunca bi kere daha icimden offf ya ne basarili kadinlar var diyip sevindim ama ben niye ole deilim diye yerinmedim.. hayir nereye yerincem ki zaten polonyum, radyum bulunmus kimya dersini alan herkese kabus olan periyodik cetvel tamanlanmis ben zaten simdi bi madde bulsam nereye konacak o cetvelde. o cetvel bole kendi halinde birer basinda hidrojen ve helyum cikintilariyla bi tarafta asal gazlari, diger tarafta halojenleri ve alkali metalleriyle zaten olmus bitmis birseydir, benim olasi maddeme cetvelde yer bile yok su anda.
Sizde okuyun eger cok etkilenirseniz; hepimiz birer madde bulup cetvelin sag alt bosluguna civanin altindan radonun altina kadar bisiler ekleyebiliriz, ya da daha cok element bulursak bence direk o aykiri iki siralik diziye ucuncuyu ekleriz...

Friday, January 2, 2009

Yeni yil, yeni beklentiler, yeni kararlar...

Bitti gitti koca bi sene, daha gecen senenin basinda aldigim kararlarin bi kismini yerine getiremeden, bu yeni yila her insan gibi ben de bi baska set yeni kararlarla girdim hadi hayirlisi. 2009un sonunda yazarim neleri yapabildigimi neleri yapamadigimi. bi bana mi bole geliyor yoksa okul bitip is hayatina girdikten sonra gunler mi kisaldi nedir ne cabucak geciyor seneler daha ben hic birseye alisip sindiremeden yilbasi kutlamalarinda buluyorum kendimi. yilbasi kutlamasi dedigim seylerde yanlis anlasilmasin bi turlu kabullenemedigim birseydir benim sene icinde giris ucreti odemeden girilen mekanlara 31 Aralik gecesi bi suru para verip girmek, ya da otellerde yilbasi merasimlerine katilmak.. hayir zaten o sikinti katilmakla sona ermiyor ki masadakilerle tanis olmak gerekiyor gunler oncesinden reservasyon yapiliyor ve masanin kadinlari arasinda basliyor kiyasiya bi rekabet, ne giyecek saci nasil olacak, ayakkabisi nasil olacak cantasi nasil olacak derken yilbasi gecesi bi dolu stress dolu geceye donusuyor. ben yilbasi kutlamalarini aileyle yenilen yemek ve sonrasinda arkadaslarla bi arkadasin evinde toplasip tabu oynamak, tv izlemek, cekirdek citlemek ve azicik bisiler icmek icin uydurulmus gece olarak goruyorum, iyi de oluyor, hem hasret gideriyorum esle dostla hem de yiyip icip egleniyorum...
Simdi 2009 kararlarimdan en azindan birini soylemeyi kendime borc bildim blogumun siz sevgili ve nadide okuyuculari icin. Daha cok yazacagim ankaraya gelmeyi beklemeden hamburgdayken de yazmayi planladim. ama dedigim gibi her yilin basinda bi karar verilir ve yilin sonunda bi bakilir ki karar daha ocak ayinda unutulmus. umarim benim ki ole olmaz.

hepinize saglik mutluluk dolu bir sene diliyorum.

Thursday, December 18, 2008

Isinlandim

Basliga bakip da gercek bi isinlanma algilanmasin, ben sadece almanyadan ankaraya geldim yine ama ole bedavasindan, havalisindan deil. yine muhtesem bi thy seferiyle, 40 dakikalik gecikmeyle; onemli olan gelmek nasil oldugunun en azindan bu konuda hic onemi yok...
henuz modaya vakif olacak bisi yapmadim, ama gelir gelmez sinemaya gitmeyi basardim: issiz adam filmini, gordum, agladim, ee guzel olmus yapanlarin eline saglik dedim, ask mi simdi bu bi ayda yasandi bitti dedim, amaa yine de agladim... buyuk sehirde kendi basina yasayan hepimizin hayati gibi bi filmdi, bi yanda korkular, bi yanda birakilacak olan ozgurlugun o anda kiymetlenmesi, kendi kendimizi korumak icin olusturdugumuz sacma sinirli bi yapi, ve yasanirken anlamini bilmedigimiz seyler... hepsi bi filme hizlica yerlestirilmis, azicik kopukluklar olmus, alper cok kotu bi adammis gibi resmedilirken, ada yaninda melek gibi kalmis ve muhtesem muziklerle suslenmis bi filmdi... bu kadar gec yorum yazmamin sebebi turk filmlerinin genelde hamburga hic gelmemesi, kolne gelmelerinin de on haftayi bulmasi sebebidir, yoksa buralarda olsam gider ilk gunden aglardim...onumuzdeki gunlerde gider bi de a.r.o.g izlerim bakalim o neler yapmis, ama kacirdigima uzuldugum bi kac filmde olmadi degil; misal devrimin arabalari, artik dvdsi ciksin diye beklerim..

p.s. klavye turkce olmadigindan bazi harfler dogal olarak sorunlu.

Tuesday, December 2, 2008

Almanya`da moda

Efendim blog kiz blogu, bugune kadar (hepi topu bes mesajdir) moda konusuna girilmemisse bunun mussebibi blog sahibinden cok blog sahibinin yasadigi ulkedir.

Almanya nasil bi Karl Lagerfeld cikarmistir sorusu bes yildir kafami kurcalayan konulardan bi tanesidir, bi de Claudia Schiffer var amaa o da apayri bi konu. neyse once bi modayi anlatayim almanyada; burda kadin erkek ayrimi hele ki muhendislik (ki bu bi de petrol muhendisligi ise) yapilan bir ortamdaysa yok denecek kadar azdir. butun kadinlar ve erkekler kot ve bot giymek suretiyle arkadan bakildiginda sadece kalca ve yuruyuslerinden onden bakildigindaysa gogus farkiyla ayirt edilebilirler. yazin bu ayrim azicik daha belirginlesirken kisin iyice icinden cikilmaz bi hal alir. almanyaya gelecek turk kizlarina uyari niteligi tasimasi amaciyla simdiden soyleyim; almanyada kadinlar icin moda esittir rahatliktir ki bu da kot, bot ve mont uclusunden olusmaktadir. Hadi diyelim ki bazi kadinlar muhendis deil ve onlar kot yerine elbise ve etek giymeyi tercih etmisler, baslangicta super cekici gibi gorunen bu tercih yaptiklari renk kombinleri nedeniyle keske kot giyseymise getirir insani...alman demek benim gozlemlerime gore kahverengi renk demek, nasil ki biz herseye siyah uyar diyip siyah alirsak (ayakkabidan, monta, pardesuye kadar) iste o herseye uyan renk burda kahverengidir.
neyse ben yine etekli hanim kizlarimiza doneyim, simdi almanya soguk memleket (gurbetci icin bi de aci vatan kismi var ama o alman kizini baglamaz ). sole bi rengarenk yaz sonundan bahar basindan kalma bi etek ya da kot etek giyilir altina uzun dizin azicik altina kadar gelen kahvrengi cizme giyilir, cizmenin icine siyah kilotlu corap giyilir (daha simdiden uc farkli renk giydi bel altindan) ve cizmenin icine kilotlu corabin uzerine gri renkli tam dize kadar gelen, cizmenin bogazindan bi kac cmi (2 -5 cm) gorunecek corap giyilir. Ustte uygun bi kazak icin gri, kahverengi, siyah renk secenekleri varken halihazirda, yesil renkte karar kilinir. Artik mont ne giyseniz uyacaktir bu kadar renkten birine. Canta apayri bi konu... Almanyada kisin beyaz canta takiliyor (oysa anneme kalsa beyaz yaz rengidir, fukaranin duskunu de kisin beyaz giyendir).
bu yazdiklarim butun alman kadinlari icin gecerli deildir, ben kendi isyerimdekileri azicik da sokaktakileri izledim sonra H&Mden millet ne aliyor diye baktim, her gittigimde gri corabin kalmamis olmasinin nasil bi aciklamasi olabilir ki diye dusundum ve cikardiim sonucu yukarda yazdim...

bi kac hafta icinde ankaraya gidince orda ki modayi da yazarim bolece kiz blogu olmanin tadini yasarim..

Wednesday, November 5, 2008

Sahipsiz blog

Ben biliyordum az cok bole olacagini ta ankaradayken.. orda ekmek elden su golden gecinirken bos vaktim cokken hergun yazabiliyordum ama burda is guc ev isi vs. derken elim degmiyor.. ya istesem deger de, yazacak konu yok.. almanlar baygin insanlar herseyleri kuralli supriz yok heyecan yok eee bu durumda da yazacak konu olmuyor.. yani yazabilcem tek konu is konusu o da kimi ilgilendirir ki petrol fiyati dusse bile dogal gazin fiyatina zam gelirken..
neyse ki bi bucuk ay sonra yine ankaradayim o zaman yine daha cook yazarim saniyorum...