Thursday, December 18, 2008

Isinlandim

Basliga bakip da gercek bi isinlanma algilanmasin, ben sadece almanyadan ankaraya geldim yine ama ole bedavasindan, havalisindan deil. yine muhtesem bi thy seferiyle, 40 dakikalik gecikmeyle; onemli olan gelmek nasil oldugunun en azindan bu konuda hic onemi yok...
henuz modaya vakif olacak bisi yapmadim, ama gelir gelmez sinemaya gitmeyi basardim: issiz adam filmini, gordum, agladim, ee guzel olmus yapanlarin eline saglik dedim, ask mi simdi bu bi ayda yasandi bitti dedim, amaa yine de agladim... buyuk sehirde kendi basina yasayan hepimizin hayati gibi bi filmdi, bi yanda korkular, bi yanda birakilacak olan ozgurlugun o anda kiymetlenmesi, kendi kendimizi korumak icin olusturdugumuz sacma sinirli bi yapi, ve yasanirken anlamini bilmedigimiz seyler... hepsi bi filme hizlica yerlestirilmis, azicik kopukluklar olmus, alper cok kotu bi adammis gibi resmedilirken, ada yaninda melek gibi kalmis ve muhtesem muziklerle suslenmis bi filmdi... bu kadar gec yorum yazmamin sebebi turk filmlerinin genelde hamburga hic gelmemesi, kolne gelmelerinin de on haftayi bulmasi sebebidir, yoksa buralarda olsam gider ilk gunden aglardim...onumuzdeki gunlerde gider bi de a.r.o.g izlerim bakalim o neler yapmis, ama kacirdigima uzuldugum bi kac filmde olmadi degil; misal devrimin arabalari, artik dvdsi ciksin diye beklerim..

p.s. klavye turkce olmadigindan bazi harfler dogal olarak sorunlu.

Tuesday, December 2, 2008

Almanya`da moda

Efendim blog kiz blogu, bugune kadar (hepi topu bes mesajdir) moda konusuna girilmemisse bunun mussebibi blog sahibinden cok blog sahibinin yasadigi ulkedir.

Almanya nasil bi Karl Lagerfeld cikarmistir sorusu bes yildir kafami kurcalayan konulardan bi tanesidir, bi de Claudia Schiffer var amaa o da apayri bi konu. neyse once bi modayi anlatayim almanyada; burda kadin erkek ayrimi hele ki muhendislik (ki bu bi de petrol muhendisligi ise) yapilan bir ortamdaysa yok denecek kadar azdir. butun kadinlar ve erkekler kot ve bot giymek suretiyle arkadan bakildiginda sadece kalca ve yuruyuslerinden onden bakildigindaysa gogus farkiyla ayirt edilebilirler. yazin bu ayrim azicik daha belirginlesirken kisin iyice icinden cikilmaz bi hal alir. almanyaya gelecek turk kizlarina uyari niteligi tasimasi amaciyla simdiden soyleyim; almanyada kadinlar icin moda esittir rahatliktir ki bu da kot, bot ve mont uclusunden olusmaktadir. Hadi diyelim ki bazi kadinlar muhendis deil ve onlar kot yerine elbise ve etek giymeyi tercih etmisler, baslangicta super cekici gibi gorunen bu tercih yaptiklari renk kombinleri nedeniyle keske kot giyseymise getirir insani...alman demek benim gozlemlerime gore kahverengi renk demek, nasil ki biz herseye siyah uyar diyip siyah alirsak (ayakkabidan, monta, pardesuye kadar) iste o herseye uyan renk burda kahverengidir.
neyse ben yine etekli hanim kizlarimiza doneyim, simdi almanya soguk memleket (gurbetci icin bi de aci vatan kismi var ama o alman kizini baglamaz ). sole bi rengarenk yaz sonundan bahar basindan kalma bi etek ya da kot etek giyilir altina uzun dizin azicik altina kadar gelen kahvrengi cizme giyilir, cizmenin icine siyah kilotlu corap giyilir (daha simdiden uc farkli renk giydi bel altindan) ve cizmenin icine kilotlu corabin uzerine gri renkli tam dize kadar gelen, cizmenin bogazindan bi kac cmi (2 -5 cm) gorunecek corap giyilir. Ustte uygun bi kazak icin gri, kahverengi, siyah renk secenekleri varken halihazirda, yesil renkte karar kilinir. Artik mont ne giyseniz uyacaktir bu kadar renkten birine. Canta apayri bi konu... Almanyada kisin beyaz canta takiliyor (oysa anneme kalsa beyaz yaz rengidir, fukaranin duskunu de kisin beyaz giyendir).
bu yazdiklarim butun alman kadinlari icin gecerli deildir, ben kendi isyerimdekileri azicik da sokaktakileri izledim sonra H&Mden millet ne aliyor diye baktim, her gittigimde gri corabin kalmamis olmasinin nasil bi aciklamasi olabilir ki diye dusundum ve cikardiim sonucu yukarda yazdim...

bi kac hafta icinde ankaraya gidince orda ki modayi da yazarim bolece kiz blogu olmanin tadini yasarim..

Wednesday, November 5, 2008

Sahipsiz blog

Ben biliyordum az cok bole olacagini ta ankaradayken.. orda ekmek elden su golden gecinirken bos vaktim cokken hergun yazabiliyordum ama burda is guc ev isi vs. derken elim degmiyor.. ya istesem deger de, yazacak konu yok.. almanlar baygin insanlar herseyleri kuralli supriz yok heyecan yok eee bu durumda da yazacak konu olmuyor.. yani yazabilcem tek konu is konusu o da kimi ilgilendirir ki petrol fiyati dusse bile dogal gazin fiyatina zam gelirken..
neyse ki bi bucuk ay sonra yine ankaradayim o zaman yine daha cook yazarim saniyorum...

Sunday, October 12, 2008

Donus yolu

Dondum ben. istanbul aktarmali seyahat eglenceli yolculari sayesinde iyi gecti sayilir. size de oluyor mu bilmiyorum ama turk yolcu butun havaalanlarinda kendini belli etmiyor mu. oncelikle su tek sira olma olayinda, benim tecrubelerime gore turkler tek sira olamiyor illa onundekinin dibine girecek sonra yaninda duracak sonra o onunde ki kisi olurda farketmezse onune gececek modunda durmuyor mu sirada. yoksa boleleri bi bana mi denk geliyor. sonra pasaport kontrol kabinin bir metre ilerisinde kirmizi cizgi(turkiyede), sari cizgi (almanyada) var ve kabininin uzerinde de sole yazar : onunuzde ki kisi kabini terketmeden lutfen kirmizi (sari) cizgiyi gecmeyin. iste bu kural bi turklere sokmez cunku onundeki kisi daha kabinin onunde polisle bakisirken, turkiyeden ayrilmanin huznunu yasarken ensesinde birinin nefesini hisseder. endiselenmeyin turktur ve yazani anlamasina ragmen dinlememistir dibinizde bitmistir. neyse pasaport kontrolu halledilir, ucaga binme anina gecilir ki turk burda daha bi turk olmustur cunku elinde nerdeyse dort bes tane cantayla biner bu canta pazar cantasi olur, market cantasi olur, naylon poset olur, mine magazasi, boyner magazasi cantasi olur amaa aslaa sole agzi burnu kapanabilen korkmadan tepene yerlestirebilecegin bir canta olmaz. ama teyzenin biri elinde naylon posetin icinde topragi ve agaciyla binince o posetler bile olasi geldi neyse aciklamasini yapti teyze de butun ucak rahat ettik bahcesine dikecekmis ceviz agaciymis elindeki koca fidan. neyse ucak agzina kadar doluydu ben de ilk defa bu kadar dolu hamburg ucagiyla seyahat ettim. ama daha bitmedi teyzenin biri bi asagi bi yukari gide gele yerini buldu ama yerinden memnun olmadi cam kenarinda oturmak istiyor ama biletli yeri koridor. itiraz ediyor tabi bi destek lazim itiraza dedi ki " baga tohtur dedi ki cam kenarinda otur, kolum agridigi icin, cama yaslanirsa iyi gelirmis, bosta kalmamasi gerekirmis kolumun" , cam kenarinda oturan hanim da diyor ki "baga da tohtur dedi ki cam kenarina otur hava ala ala git, yoksa nefessiz kalirsin". tartisma bitecek gibi deil, hostesler cam kenari bulamiyorlar ki oturtsunlar kadini. kolu agriyan kadin solene solene oturdu koridora, biz hersey bitti diyorduk ki en arkalardan bi kadin ben elit yolcuyum diye diye hostese geldi ve yaninda bi adamin oturdugunu onunla yan yana oturamayacagini arkanin kuytu bi yer oldugunu soyledi. neyse ona da onlerden bi yer bulundu (erkek yolculardan biri arkaya gecti), kaptan pilotun sesi duyuldu pist icin besinci siradayiz azicik surecek kalkmamiz dedi o azicik sure de surdu 20 dakka... neyse kalktik, benim yanimda bi cift oturuyor bole hissediyorum cok sohbet etmek istiyorlar amaa bana havaalani ve ucaklarda bisi olur kimselerle konusmadan kitap okuya okuya giderim, yine ole oldu. orhan pamuk´un masumiyet muzesini okudum (okudum dedigim bitmedi hala, ama yarisindan cogunu okudum) bi ara bunu da yazarim blogda. yemek nefisti, karniyarik verdiler ucak icin gayet iyiydi tadi, sonra turkce muzik kanalinda surekli tarkan caliyordu ama ben cok dinlemedim kendisini. bi ara kulakligi cikarinca yanimdakilere yakalandim ve onlarda yol boyunca yapamadigimiz sohbeti bes dakikaya sigdirdilar: niye gidiyorsun hamburga, ne is yapiyorsun, evin nerde, annen baban da hamburgda mi, baska kardesin var mi, o ne is yapiyor, annene babana zor olmuyor mu hasretlik, yasin kac, evli misin, dusunmuyor musun, bizimde bi oglumuz iki kizimiz var, kizlar evli oglan bekar muhendis ama simdi askerde, biz de konyaliyiz, vural oger de ucakta gordun mu, biz onu 70lerden beri tanirizz. ayy yoruldum..neyse saat besi gecerken on dakika gecikmeyle hamburga geldik, ve iste o anda bi kere daha anladim ki ucaktan inmesi binmesinden daha zormus. cunku herkesin poseti var cantasi var eee onlari yukardan almak yola koyulmak da suruyor epeyce. pasaport kontrolu yine, ama bu sefer dibinizde biten turke alman polisinin uyarisi geliyor "Warten Sie hinter der gelben Linie", tabi gidiliyor pasa pasa sari cizginin arkasina derinden bi offf cekerek. kontrolden geciliyor ve hamburga hosgeldiniz yazisi (bi cok dilde yazilmis) altindan gecilerek bagaji almaya gidiliyor. iste turkun kendini en cok belli ettigi yerlerden birisi de burasi, o bagaji alma yerinin en basina yigilinir birbirinin ustune cika cika. hemen kapayim bi dakka fazla beklemeyim diye, bavullar gelmeye baslar, kimi iple baglanmistir, kimi siyah cop torbasinde icindedir disardan bakilinca yatak yorgan oldugu bellidir, bazilari her siyah bavulu kendi bavulu zannedip kaldirir bakar, o olmadigini anlayinca geri birakir. neyse bavulda alinmistir kazasiz belasiz gelinmistir havaalanindan cikilmistir ki, oh la la hamburgun havasini hatirlarsiniz birden. soguk ruzgar esiyor, yagmur yagiyor offf dersiniz bunun icin mi cektim yaw sunca cileyi...

Sunday, October 5, 2008

Ortaya karisik

gunler yaklasti, ben yakinda donuyorum aci vatan Almanyaya. hicbirsey anlamiyorum geliyorum, hizli hizli gunler geciyor ve donuyorum...giderken bile daha adapte olamamis oluyorum ozellikle de tv dizilerine, evlendirme ve aile ici siddetin tartisildigi programlara. eger yakinda Turkiyeye kisa sureli bir ziyarete gelecekseniz benden size tavsiye acin okuyun ya da bulun izleyin gundemdeki dizileri yaprak dokumu olur, kucuk kadinlar olur, artik ne olursa...hicbirseyden habersiz gelirseniz ve aksamlari da aile saadeti adi altinda evde oturursaniz benim gibi butun aksam sorarsiniz o kim bu kim, bunlar evli mi, annelerine babalarina noldu bu cocuklarin vs. diye. bu tabi isin aksam kusagi kismi, bi de bunun gunduz kusagi var, o dizilerle karsilastirilinca daha anlasilir ole arkasi yarin gibi deil, genelde gunluk takiliyorlar ertesi gun yeni bastan basliyorlar. ama bunda da bilmeniz gereken bazi seyler var cunku seda sayan mi o diye bakip kaliyorsunuz; o cocuklugunuzda izlediginiz kadir inanirla oynadigi ve hemsire oldugu filmi bilirseniz nerdeen nereyeee oluyor insan. bi de butun bunlara ek bir bez bebek dizisi var ki iste asil kabus o bence hic bitmiyor bu dizi, ne zaman fox kanalini acsaniz sizi bez bebek nana karsiliyor.

ama guzel seylerde var ankara diyince bunlarin basinda surekli podcastten takip ettigim modern sabahlar geliyor (bilmeyeni duymayani kalmamistir ama yine de yazayim radyo ODTU 103.1). sonra ozgenin tavsiyesiyle dinlemeye basladigim ankara universitesi radyosu (fm 91.0 ankara icin) bence gayet iyi muzikler caliyorlar. bi de Komedi Dukkani var ilk kez bayramda denk geldigim, Hakan Yilmazla olan bolumlerine bayildigim bi dukkan. cuma gunu saraydan kiz kacirdilar, cok da eglenceli yaptilar. almanyaya donunce dinleyemiyorum, izleyemiyorum diye uzulecegim seyler bunlardir, neyse ki modern sabahlari podcastten, ankara radyosunu internetten, komedi dukkani da youtubedan takip edebilirim.
ek not: bir de kendinizi alistirirsaniz iyi olur turkiyeden youtube' a hala erisim yok.

basligin ortaya karisik olmasindan cesaretle baska bir konuya geceyim ama hangi konuya. insanin kafasini toparlayamamasi ne zor, ben bu daginikligi doktora yaparken de yasamistim. yapan bilir ole bi bilgiye aclik ogrenmeye hasretlik vardir ki doktora da her gittiginiz konferans sonrasinda her okudugunuz makale sonrasinda her doktora hocanizla yaptiginiz fikir teatisi sonrasinda bambaska yone gidersiniz. gitmekte bi sakinca yok amaa bi turlu yaptiginiz/basladiginiz hic bir isin sonu gelmez, iste sorun da odur zaten. bi de bunun yazma fasli olur ki o konular nasil baglanacak birbirine diye dusunur durursunuz gunlerce, haftalarca. neyse tezi yazdim bitti, ben bloga ne yazcam diye dusuneyim. resimsiz/fotografsiz blog tutar mi acep? hic sevmem ben fotograf isini, resimden anladigim da koltuga yayilip elimde kola ya da gazozla bob ross izlemekten oteye gecmemistir. ee bob rossun da oldugunu hatirlarsak benim resimden ne anladigim ortada.

Wednesday, October 1, 2008

Bayram tembeliyim...

seker gibi bi bayram annemin babamin yaninda...su aralar dunya batiyor Turkiye yatiyor gibi bi durum var haberlere bakinca. ben de bu yata yata tatil yapanlardanim, cokca okuyorum epeydir turkce kitap okumaya hasret kalmistim, anne yemegi yiyorum. simdi bu anne yemegi cok onemli bi konu gurbetciler icin. ama niyeyse benim icin anne yemegi dendi mi aklima ilk dusen sey yaprak sarmasidir. hayir niye ilk aklima yaprak sarmasi geliyor bilmiyorum belki kendim sarmadigim icin belki annem coook guzel yaptigi icin belki de butun yurt disinda yasayan turklerin yemek ve turkiye denilince ilk aklina gelen sey yaprak sarmasi oldugu icindir. neyse bu bir anket konusu olsun ben bi yurt disinda yasayanlara/yasamislara sorayim. ya simdi bu yemek konusu iyi bi konuymus ben arada bi donup dolasir yazarim bu konuda hem secenek cok hem de insanin yazdikca yazasi geliyor. bi ara cig kofte konusunu da yazmam lazim o da benim icin tadindan yenmeyenlerden. yasasin yemek yemek :)

azicik da bayramdan bahsedeyim yemek konusunu bi kenara birakip. malum bayram demek ziyaret ve iade-i ziyaret demek. iste bole zamanlarda eger benim ki gibi cok enteresan bi meslek grubundansaniz yillardir ayni sorularla cebellesirken o bi fincan kahve bi fistikli lokum bi dilim baklava bi parca cikolata ve limon kolonyasi burnunuzdan gelir. sole bi canlandirma yapayim ben size misafirlige gidilir ya da misafir gelir nasilsiniz iyimisinizden sonra benzinin fiyatindan ve dogal gaz fiyatindan dert yanilir. gecen sene depo suna doluyordu bu sene suna, nolucak bu benzinin fiyati diye. ben sadece petrol muhendisiyim benzinin fiyati benden sorulmaz ama kimse dinlemez. bi diger soruda eee irakta iranda gaz var petrol var bizde niye yok. yaa ben de yillarca kendime soruyorum su rusyanin ukraynanin kizlari bole guzel boylu poslu sarisin mavi gozluyken turk kizi niye duduk gibi ve kara sacli kara gozlu diye. iste ayni sey, yani orda olan ne zaman bizde oldu ki petrol yok diye dertleniyoruz... sarisinligi mavi gozlulugu nasil genetikle bagdastirip ole bi cevapla tatmin oluyorsak, petrolu de jeolojik yapiyla bagdastirip cevaplamak lazim.. neyse simdi hic girmeyim bole bilimsel konulara.

bu blog yazma isi heyecanli da almanyaya donunce nolur blogun hali bilmiyorum, malum simdi bos gezenin bos kalfasi modunda takiliyorum. ama malesef bu saadet cok uzun surmucek... keske hayat hep bayram olsa...

seker bayraminiz kutlu olsun.

Tuesday, September 30, 2008

Ben de blogger oldum !

hadi hayirlisi. aylar, yillar boyunca epeyce blogu sessiz sessiz takip edip biraz ozenip ben niye yazmiyorum ki diyip en sonunda yazmaya karar verdim. simdi biraz acemisiyim su blog isinin bi sabah olsun tecrubelilerden sorcam nedir ne deildir nasil yapiliyordur diye. ama ben hemen benim gibi bu modanin sonuna yetiseceklere surdan bi kac oneride bulunayim. bi kere bi google mail hesabi lazim, burasi en kolay kismi. blog ismine karar verip bu bloggerin basina oturmak sart ole ha diyince hemen bisi yazamayacaksaniz, benim gibi turkce mi olsun ingilizce mi olsun diye dusunecekseniz en az bi iki saati gozden cikarmaniz lazim o da sadece isim icin. ha diyebilirsiniz ee cikarmissin da nolmus blog turkce, blog ismi ingilizce, url adresi almanca, anca bu kadari oldu.

isin zor kismini hallettim saniyordum ki yazarken farkettim daha hic birsey halletmemisim neyi nasil yazacagima dair hic bir fikrim yok. neyse ki her turk kiz cocugu bu yazma konusunda cekirdekten yetisiyor cok sukur. benim yaslarimda olup da (80 lerde cocuk olanlar) "hatira defteri" olmayan kiz cocugu nerdeyse yoktu, bu defterler hep kalp kadar tertemiz ve bembeyazdi ta ki biz bisiler yazana kadar. sonra anket defterleri vardi icinde hep en sevdigin en sevmedigin sorularinin bulundugu. bu anket defterleri o kadar cok soru sorardi ki elli tane sorudan sonra hoslandigin cocugun adini bile otomatige baglayip yazardin 51. sorunun cevabi olarak. ama zannetmiyorum ki hatira defteri ve anket defteriyle baslayan yazma ( ya da zorunlu yazma) seruvenim beni surekli yazmaya tesvik etsin hatta ole cok etsinki ben o gazla bi master bi de doktora tezi yazmis olayim. Eehh bundan sonra da bloguma yazarim ama sorun su ki nerden baslicam, nasil anlatcam ?